Salı, Ağustos 29, 2006
Pazartesi, Ağustos 28, 2006
MTV video müzik ödüllerinde biz ne kazanırız?
MTV Video müzik ödülleri 31 Ağustos'ta sahiplerini bulacak. Ancak ben bu sene biraz farklı bir gözle izliyorum geri sayımı.
MTV, törenin 2 yıl sonra tekrar New York'ta gerçekleşmesini entegre pazarlama iletişimi yöntemlerini kullanarak kutlamaya karar vermiş. Şehrin etrafını promosyonlar, konserler ve çeşitli etkinlikler sarmış merkezine de güzel bir web sitesi yerleştirmiş: VMA NYC 2006
Her ne kadar ödülleri evimdeki 37 ekran televizyondan seyredecek olsam da siteye entegre olmaya karar verdim.
Sitenin en güzel bölümü ile başlıyorum: Gece hayatı, sanat, tarih, otel, yemek, alışveriş, spor ve müzik gibi çeşitli konularda New York'un trendlerini yakalayan ve önerilerde bulunan bir harita. İçeriği "arkadaşlar" ve "kullanıcılar" tarafından oluşturuluyor. Arkadaşlar oldukça tanıdık: psfk, coolhunter ve turnhere gibi trend belirleyici siteler. Kullanıcılar ise bizler oluyoruz, yani yine bir web 2.0 mucizesiyle karşı karşıyayız.
Sitede ayrıca envai çeşit oyuncak var: Ünlüler, müzik, moda ve şehirle ilgili enteresan siteler, videolar, duvar kağıtları, sanatçılardan şehir önerileri, çeşitli promosyonlar ve masa üstü VMA habercisi gibi.
Yarışmanın iletişiminin merkezi bu site olsa da şehirde de ciddi bir hareket yaşanıyor. Yakın çevredeki restoran, kafe ve barlarda özel VMA menüleri ve törene bağlı promosyonlar veriliyor. İletişimi güçlendirmek için 250.00 tane özel tasarımlı metro bileti basılmış. NY caddelerinde gezerek "Moonman" kartları dağıtan özel ekipler ise insanların siteye yönlenmelerini sağlıyor. Kartttaki şifre ile siteden 2 adet ücretsiz şarkı indirilebiliyor.
Belli ki New York MTV ödüllerini özlemiş, gelişini tam anlamıyla şenliklerle kutluyor. Ama burada asıl altının çizilmesi gereken konu MTV'nin kendisini konumlandırdığı platform.
Sadece Amerika'da 20'nin üzerindeki müzik kanalı, dijital müzik dünyasının güçlü oyuncuları i-tunes ve Napster dışında videoları derhal! izlediğimiz youtube, google video gibi platformlar ve genç hedef kitlelere müzikle ulaşmayı hedefleyen Pepsi gibi markalar da MTV'nin doğrudan rakipleri artık. Rekabet sinyallerine karşı MTV de artık iletişimini planlarken sadece televizyonda değil metroda, sokakta ve gençlerin en fazla bulunduğu yer olan internette de var olmaya başladı.
MTV Zaman Tüneli
Ağustos 1981: MTV kuruldu
Aralık 1981: 2.1m aboneye ulaştı
Mart 1982: "MTV'mi istiyorum kampanyası başlatıldı.
1982: MTV logosu tanıtıldı
Eylül 1984: İlk Video Müzik Ödülleri verildi.
Temmuz 1985: LiveAid yayına başladı
1986: İlk izleyici istek programı "Dial MTV" başladı
Ağustos 1987: MTV Avrupa kuruldu
Nisan 1995: 'Jimmy the cab driver' reklam filmi yayınlandı
Ekim 1995: www.mtv.com kuruldu
Ağustos 1996: MTV2 açıldı
Ekim 1997: MTV Birleşik Krallık ve İrlanda açıldı
Mart 2002: The Osbournes başladı
Ağustos 2003: Madonna, Britney Spears and Christina Aguilera Video Müzik Ödülleri'nde
Ocak 2005: 3G video servis başlatıldı
Nisan 6 2005: MTV Overdrive açıldı
Mayıs 2006: Dijital müzik servisi MTV Urge açıldı
Ağustos 2006: Video Müzik Ödüllerinde ilk online MTVOverdrive yayını
Bu arada Eylül 2006'da MTV Türkiye ofisinin açılması ile 2008'de ödüllerin İstanbul'da yapılacağını da hatırlatalım.
Yazımı, biraz da müzik diyerek, şu temenni ile bitirmek istiyorum. Mümkünse James Blunt bir ödül daha almasın :)
MTV, törenin 2 yıl sonra tekrar New York'ta gerçekleşmesini entegre pazarlama iletişimi yöntemlerini kullanarak kutlamaya karar vermiş. Şehrin etrafını promosyonlar, konserler ve çeşitli etkinlikler sarmış merkezine de güzel bir web sitesi yerleştirmiş: VMA NYC 2006
Her ne kadar ödülleri evimdeki 37 ekran televizyondan seyredecek olsam da siteye entegre olmaya karar verdim.
Sitenin en güzel bölümü ile başlıyorum: Gece hayatı, sanat, tarih, otel, yemek, alışveriş, spor ve müzik gibi çeşitli konularda New York'un trendlerini yakalayan ve önerilerde bulunan bir harita. İçeriği "arkadaşlar" ve "kullanıcılar" tarafından oluşturuluyor. Arkadaşlar oldukça tanıdık: psfk, coolhunter ve turnhere gibi trend belirleyici siteler. Kullanıcılar ise bizler oluyoruz, yani yine bir web 2.0 mucizesiyle karşı karşıyayız.
Sitede ayrıca envai çeşit oyuncak var: Ünlüler, müzik, moda ve şehirle ilgili enteresan siteler, videolar, duvar kağıtları, sanatçılardan şehir önerileri, çeşitli promosyonlar ve masa üstü VMA habercisi gibi.
Yarışmanın iletişiminin merkezi bu site olsa da şehirde de ciddi bir hareket yaşanıyor. Yakın çevredeki restoran, kafe ve barlarda özel VMA menüleri ve törene bağlı promosyonlar veriliyor. İletişimi güçlendirmek için 250.00 tane özel tasarımlı metro bileti basılmış. NY caddelerinde gezerek "Moonman" kartları dağıtan özel ekipler ise insanların siteye yönlenmelerini sağlıyor. Kartttaki şifre ile siteden 2 adet ücretsiz şarkı indirilebiliyor.
Belli ki New York MTV ödüllerini özlemiş, gelişini tam anlamıyla şenliklerle kutluyor. Ama burada asıl altının çizilmesi gereken konu MTV'nin kendisini konumlandırdığı platform.
Sadece Amerika'da 20'nin üzerindeki müzik kanalı, dijital müzik dünyasının güçlü oyuncuları i-tunes ve Napster dışında videoları derhal! izlediğimiz youtube, google video gibi platformlar ve genç hedef kitlelere müzikle ulaşmayı hedefleyen Pepsi gibi markalar da MTV'nin doğrudan rakipleri artık. Rekabet sinyallerine karşı MTV de artık iletişimini planlarken sadece televizyonda değil metroda, sokakta ve gençlerin en fazla bulunduğu yer olan internette de var olmaya başladı.
MTV Zaman Tüneli
Ağustos 1981: MTV kuruldu
Aralık 1981: 2.1m aboneye ulaştı
Mart 1982: "MTV'mi istiyorum kampanyası başlatıldı.
1982: MTV logosu tanıtıldı
Eylül 1984: İlk Video Müzik Ödülleri verildi.
Temmuz 1985: LiveAid yayına başladı
1986: İlk izleyici istek programı "Dial MTV" başladı
Ağustos 1987: MTV Avrupa kuruldu
Nisan 1995: 'Jimmy the cab driver' reklam filmi yayınlandı
Ekim 1995: www.mtv.com kuruldu
Ağustos 1996: MTV2 açıldı
Ekim 1997: MTV Birleşik Krallık ve İrlanda açıldı
Mart 2002: The Osbournes başladı
Ağustos 2003: Madonna, Britney Spears and Christina Aguilera Video Müzik Ödülleri'nde
Ocak 2005: 3G video servis başlatıldı
Nisan 6 2005: MTV Overdrive açıldı
Mayıs 2006: Dijital müzik servisi MTV Urge açıldı
Ağustos 2006: Video Müzik Ödüllerinde ilk online MTVOverdrive yayını
Bu arada Eylül 2006'da MTV Türkiye ofisinin açılması ile 2008'de ödüllerin İstanbul'da yapılacağını da hatırlatalım.
Yazımı, biraz da müzik diyerek, şu temenni ile bitirmek istiyorum. Mümkünse James Blunt bir ödül daha almasın :)
Cumartesi, Ağustos 26, 2006
Bir şişe All Small & Mighty ne kadar çamaşır yıkayabilir?
All Small & Mighty, küçük boyuna rağmen büyük şişe temizlik ürünleri ile aynı sayıda çamaşırı temizleyebildiğini New York'daki 2 otobüsü giysilerle sararak anlatmış. Ajansın yaşadığı tek problem bir şişenin temizleyeceği toplam giysi miktarını saracak kadar büyük otobüsün bulunamaması olmuş!
Ajans: BBH - New York
Perşembe, Ağustos 24, 2006
Deneyimler.net'i deneyimleyin!
"Alabildiğine samimi satırlar, yepyeni tecrübeler ve akıl almaz deneyimler .... deneyimler.net'i mutlaka okuyun!"
Kendimi bir an bir kitabın arka sayfasını yazarken hayal ettim ve bu satırlar çıktı :)
Şimdi blogumda yazıyormuş gibi hayal ediyorum ve devam ediyorum.
Fikir Atölyesi'nin sahibi Tunç'un aylardır üzerinde çalıştığı ortak blog deneyimler.net geçen hafta yayın hayatına başladı.
İletişim hiyerarşisi içinde en üst sırada yer alan "tavsiye"nin giderek daha çok değerlendiği bu günlerde deneyimlerini netleştirmek için kurdukları site kimi zaman "evet ya" bazen de sadece "aaa"diyeceğiniz marka deneyimlerinden oluşuyor...
".. Okuyarak ya da duyarak değil; bizzat deneyimlediğimiz, bizde olumlu veya olumsuz iz bırakan her şeyi paylaşmak istiyoruz. Bir lokantada öğle yemeği, bir havayolu şirketi ile seyahat, bir banka şubesindeki işlem de konu olabilir burada, bir web sitesi de, köpek maması da, içecek, giyim veya kozmetik markası da…" diyor 19 tane deneyim insanı...
Hepsi de çok tanıdık kalemler... Sizler, bizler gibi geziyor, okuyor, duyuyor ama hep algıları açık yapıyor tüm bunları...
Ben her bir yazıdan çok keyif aldım, Tunç'un aklına, herkesin kalemine sağlık diyorum...
Kendimi bir an bir kitabın arka sayfasını yazarken hayal ettim ve bu satırlar çıktı :)
Şimdi blogumda yazıyormuş gibi hayal ediyorum ve devam ediyorum.
Fikir Atölyesi'nin sahibi Tunç'un aylardır üzerinde çalıştığı ortak blog deneyimler.net geçen hafta yayın hayatına başladı.
İletişim hiyerarşisi içinde en üst sırada yer alan "tavsiye"nin giderek daha çok değerlendiği bu günlerde deneyimlerini netleştirmek için kurdukları site kimi zaman "evet ya" bazen de sadece "aaa"diyeceğiniz marka deneyimlerinden oluşuyor...
".. Okuyarak ya da duyarak değil; bizzat deneyimlediğimiz, bizde olumlu veya olumsuz iz bırakan her şeyi paylaşmak istiyoruz. Bir lokantada öğle yemeği, bir havayolu şirketi ile seyahat, bir banka şubesindeki işlem de konu olabilir burada, bir web sitesi de, köpek maması da, içecek, giyim veya kozmetik markası da…" diyor 19 tane deneyim insanı...
Hepsi de çok tanıdık kalemler... Sizler, bizler gibi geziyor, okuyor, duyuyor ama hep algıları açık yapıyor tüm bunları...
Ben her bir yazıdan çok keyif aldım, Tunç'un aklına, herkesin kalemine sağlık diyorum...
Pazartesi, Ağustos 21, 2006
Pazar, Ağustos 20, 2006
oku beni bırak beni
“... Bölümün hastaları genellikle entelektüellerdi. Bunlar aslında çok cins insanlardı. İnançsızdılar. Tanrıya inansalar cennette olurlardı, Şeytan’a inansalar burada iyi bir zebanilik kapabilirlerdi. Ama onlar ikisini de reddetmiş, insanlığa, bilime ve sanata inanmışlardı. ...”
Sinan Tamer’in Karanlık Masumiyet kitabından alınmış satırlar bunlar... Bu satırlarla beni tanıştıran ise Radikal Sokak Kitapları Projesi.
Geçen sene “Bookcrossing” adıyla sözlüklerimize giren hareket geçtiğimiz hafta Radikal’in öncülüğünde sistematik olarak hayatımıza da girdi. Amaç kitapların özgür dolaşımı.
“oku beni bırak beni “ projesinde 18 ildeki tren, sinema, kafe, bar veya alışveriş merkezleri gibi 145 mekana bırakılan 3064 kitap okuyucusunu bekliyor.
Nedir bu olay diyenler için sokak kitapları sitesinden ufak bir alıntı:
“Önce Radikal'in özgür kitaplarının bulunduğu bir mekana gidiyorsunuz. Sevdiğiniz bir kitabı seçiyorsunuz. Okuyorsunuz. Sonra sokakkitaplari.org'a kitabı kaydediyorsunuz. İsterseniz yorum da yazabilirsiniz. Veee son olarak kitabı istediğiniz bir yerde tekrar kullanıma sokuyorsunuz.
Eğer size ait bir kitabı dolaşıma sokmak isterseniz, siteye kaydını yaptırıp, Radikal Sokak Kitapları standlarından birine bırakmanız yeterli.
Ve bu site sayesinde kitap avına da çıkabilirsiniz. İstediğiniz bir kitabın izini sürüp, nerede olduğunu bulabilirsiniz.
Şimdi isterseniz önce siteye ücretsiz üyeliğinizi yaptırın ardından kitaplarınızla birlikte siz de dünyayı dolaşın.”
Dünyada bu fikrin ilk ortaya çıkışı Mart 2001 yılına rastlıyor. Humankind adında bir internet ve yazılım geliştirme şirketi sahibi Ron Hornbaker “wheresgeorge” (Kağıt paraları (ABD $) seri numaraları ile takip eden site) ve “phototag” (kullan at kameraların tek bir fotoğraf çekilerek elden ele dolaştırıldığı ve içindeki film bitince sitede yayınlanmak üzere üzerindeki adrese gönderildiği site) projelerinden esinlenerek bookcrossing’i yarattı. 5 yıl sonunda her gün 300 yeni üyenin kayıt olduğu 104 ülkede kitap dolaştıran bir site haline geldi.
Bu projeyi incelerken aklıma kitap yazan ama yayınevi bulamayan yazarların bu şekilde kitaplarını dolaşıma kazandırabilecekleri geldi. Sitede kitap hakkında yazılan iyi yorumlar olursa dolaşım değeri yükselip herkes tarafından aranan tek kopya kitap haline bile gelebilir!
Benzer bir başka proje ise www.confluence.org:
Bence bu konudaki projelerin en enteresanı. Amaç dünyadaki her enlemle ve boylamın kesiştiği yerleri (kavşak noktaları) ziyaret edip fotoğraflarını çekmek. Sitede tüm kavşakların lokasyonları ülkelere göre belirlenmiş durumda. Size bu noktalara gidip fotoğraf çekip hikayenizi yazmak kalıyor. Türkiye’de bulunan 100 kavşaktan 35ine henüz gidilmemiş, bekleniyor!
Sinan Tamer’in Karanlık Masumiyet kitabından alınmış satırlar bunlar... Bu satırlarla beni tanıştıran ise Radikal Sokak Kitapları Projesi.
Geçen sene “Bookcrossing” adıyla sözlüklerimize giren hareket geçtiğimiz hafta Radikal’in öncülüğünde sistematik olarak hayatımıza da girdi. Amaç kitapların özgür dolaşımı.
“oku beni bırak beni “ projesinde 18 ildeki tren, sinema, kafe, bar veya alışveriş merkezleri gibi 145 mekana bırakılan 3064 kitap okuyucusunu bekliyor.
Nedir bu olay diyenler için sokak kitapları sitesinden ufak bir alıntı:
“Önce Radikal'in özgür kitaplarının bulunduğu bir mekana gidiyorsunuz. Sevdiğiniz bir kitabı seçiyorsunuz. Okuyorsunuz. Sonra sokakkitaplari.org'a kitabı kaydediyorsunuz. İsterseniz yorum da yazabilirsiniz. Veee son olarak kitabı istediğiniz bir yerde tekrar kullanıma sokuyorsunuz.
Eğer size ait bir kitabı dolaşıma sokmak isterseniz, siteye kaydını yaptırıp, Radikal Sokak Kitapları standlarından birine bırakmanız yeterli.
Ve bu site sayesinde kitap avına da çıkabilirsiniz. İstediğiniz bir kitabın izini sürüp, nerede olduğunu bulabilirsiniz.
Şimdi isterseniz önce siteye ücretsiz üyeliğinizi yaptırın ardından kitaplarınızla birlikte siz de dünyayı dolaşın.”
Dünyada bu fikrin ilk ortaya çıkışı Mart 2001 yılına rastlıyor. Humankind adında bir internet ve yazılım geliştirme şirketi sahibi Ron Hornbaker “wheresgeorge” (Kağıt paraları (ABD $) seri numaraları ile takip eden site) ve “phototag” (kullan at kameraların tek bir fotoğraf çekilerek elden ele dolaştırıldığı ve içindeki film bitince sitede yayınlanmak üzere üzerindeki adrese gönderildiği site) projelerinden esinlenerek bookcrossing’i yarattı. 5 yıl sonunda her gün 300 yeni üyenin kayıt olduğu 104 ülkede kitap dolaştıran bir site haline geldi.
Bu projeyi incelerken aklıma kitap yazan ama yayınevi bulamayan yazarların bu şekilde kitaplarını dolaşıma kazandırabilecekleri geldi. Sitede kitap hakkında yazılan iyi yorumlar olursa dolaşım değeri yükselip herkes tarafından aranan tek kopya kitap haline bile gelebilir!
Benzer bir başka proje ise www.confluence.org:
Bence bu konudaki projelerin en enteresanı. Amaç dünyadaki her enlemle ve boylamın kesiştiği yerleri (kavşak noktaları) ziyaret edip fotoğraflarını çekmek. Sitede tüm kavşakların lokasyonları ülkelere göre belirlenmiş durumda. Size bu noktalara gidip fotoğraf çekip hikayenizi yazmak kalıyor. Türkiye’de bulunan 100 kavşaktan 35ine henüz gidilmemiş, bekleniyor!
Cuma, Ağustos 18, 2006
Göğüs kanseri için etkili kampanya
"Hong Kong'daki er 23 kadından biri hayatının bir döneminde göğüs kanseri oluyor."
Bu gerçekten hareketle "breastcancerhr" erken teşhisin önemini anlatmak için ilgi çekici bir kampanya başlatmış.
Mesaj: Düzenli kontrole gidin.
sobe: adme
Perşembe, Ağustos 17, 2006
Bilgisayar ve seramik
Scott Rench bir seramik sanatçısı ama aynı zamanda başarılı bir tasarımcı. Bilgisayarla yarattığı tasarımları seramiklerin üzerine yerleştirerek harika işler çıkarıyorlar.
Objeler; hem görünüşleri ile dikkat cekiyor, hem de evlilik, kader, aşk, teknolojinin yaşama etkileri gibi birçok konuda verdiği gizli mesajlarla düşündürüyor.
Üstteki çalışmasının adı "Download", Japonların bento box'ından (yemek kutusu) esinlenmiş teknoloji ve yaşam üzerine bir yorum.
Sitesini iyice bir gezmeden çıkmayın derim. İş yoğunluğunda epey iyi geldi...
Daha yakından tanımak isterseniz röportajı burada.
Salı, Ağustos 15, 2006
Smart Marketing Journal
Smart Marketing Journal, Project House'un çıkardığı sıradışı bir pazarlama e-bülteni.
Pazarlama bloggerları tarafından yaratılan SMJ, misyonunu şöyle tanımlıyor:
"Türkiye'de pazarlama adına "avant-garde" kelamları bir arada toplamak gibi iddialı, misyoner ve zamana yayılan bir e-yayın çıkartmak, bir "pazarlama külliyatı" oluşturmak istiyoruz. Pazarlama adına heyecan duymamızı sağlayan, kaşlarımızın kalkmasına sebep olacak, düşündürtecek, provoke edecek, sinirlendirecek, güldürecek, algılarımızla oynayacak hemen her "iyi" şeyin destekçisi olmak istiyoruz."
İlk çıktığından beri heyecanla takip ettiğim bültende bu ay ben de bir yazımla yer aldım. Konumuz çağımızın hastalığı msn idi.
Keyifli okumalar dilerim :)
Pazarlama bloggerları tarafından yaratılan SMJ, misyonunu şöyle tanımlıyor:
"Türkiye'de pazarlama adına "avant-garde" kelamları bir arada toplamak gibi iddialı, misyoner ve zamana yayılan bir e-yayın çıkartmak, bir "pazarlama külliyatı" oluşturmak istiyoruz. Pazarlama adına heyecan duymamızı sağlayan, kaşlarımızın kalkmasına sebep olacak, düşündürtecek, provoke edecek, sinirlendirecek, güldürecek, algılarımızla oynayacak hemen her "iyi" şeyin destekçisi olmak istiyoruz."
İlk çıktığından beri heyecanla takip ettiğim bültende bu ay ben de bir yazımla yer aldım. Konumuz çağımızın hastalığı msn idi.
Keyifli okumalar dilerim :)
Modanın kölesi olmak...
"Fashion Slave" (Moda Kölesi) temalı bir sergi ve Calvin Klein Jeanlerinden oluşan 2 tonluk bir top...
Sergiye ziyaretçi sayısını artırmak için bir de promosyon eklenmiş. Dev topta kaç parça kot olduğunu tahmin edenlere 650$ ödül.
Sanat mı modanın yoksa moda mı sanatın kölesi olmuş tartışılır.
Yoksa ikisi de pazarlamanın mı :)
sobe: Pople's daily online
Sergiye ziyaretçi sayısını artırmak için bir de promosyon eklenmiş. Dev topta kaç parça kot olduğunu tahmin edenlere 650$ ödül.
Sanat mı modanın yoksa moda mı sanatın kölesi olmuş tartışılır.
Yoksa ikisi de pazarlamanın mı :)
sobe: Pople's daily online
Karnaval'da 4. hafta!
Bu hafta Alper'deyiz!!!
Yazılardan cokev sahibinin yazarlar ve yazılar hakkında yorumlarını merak etmeye başladım artık! Alper de güzel yazmış valla, eline sağlık :)
Perşembe, Ağustos 10, 2006
HP "The Computer is Personal Again" kampanyasına Pharrell'i ekledi...
pharrell
Video sent by meltemgunyuzlu
Daha önce Dallas Mavericks'in sahibi milyarder Mark Cuban, Olimpiyat madalyalı Shaun White, Jay Z ve reality şovların yaratıcısı Mark Burnett'in ellerinden bilgisayarlarına ulaşmıştık. Motion Theory tarafından yaratılan "Hands" reklamları Goodby, Silverstein and Partners imzasını taşıyor.
Ayrıca tüm reklam filmi ve ilanların yer aldığı site üzerinden tüketici tarafından yaratılan içerik boyutu da atlanmayıp kendi reklam filmini kendin yarat kampanyası da başlatıldı. Amaç insanların kendi reklamlarını oluşturup viral olarak dolaştırmaları.
Perşembe, Ağustos 03, 2006
Bildiğiniz bütün basılı dergileri unutun!
Amerika'nın dijital dergi madeni Zinio'yu bilirdik, özenirdik. Klasik sorumuzu sorup geçerdik: "Neden Türkiye'de yok ki böyle birşey?" Bir gün bu sorunun cevabını kendimde aradığımda doğru yolu bulmuş zengin bir insan olacağım sanırım :)
Geçmiş olsun diyerek emecmua'ya geçiyorum.
An itibariyle üye olduğum "Türkiye'nin ilk ve tek online dergi bayii" emecmua'da henüz 17 sektörel ve kurumsal dergi bulunuyor. Çok yakında ücretli dergi aboneliğine geçecek sitede %70-80 daha ucuza birçok dergiyi okuyabileceğiz. İstenirse dergilerin üzerine not yapıştırıp basılabiliyor da. Bunu sevdim, her ne kadar artık dünya dijital desek de ben yine de bazı sayfaları basarım sanırım :)
Ayrıca dergi sahiplerine ise hangi sayfanın en fazla okunduğu gibi güzel istatistikler verebiliyormuş böylece "reklamın gücüne güç katabiliyor"muş...
Salı, Ağustos 01, 2006
Coca-Cola Tadında Hayat...
1960’larda Andy Warhol’un yaptığını bugün artık tüketiciler yapıyor.
Coca-Cola geçtiğimiz ay sitesinin relansmanını bir süredir kullandığı “The Coke Side of Life” (Coca-Cola tadında hayat) konsepti ile yaptı ve site için yeni pazarlama kurallarına uygun bir hedef koydu: İçeriğinin tüketiciler tarafından oluşturulması. Başarının, tüketici ile iletişime geçmekten öte işbirliği yapmaktan geçtiğini fark eden diğer markalar gibi, Coca-Cola da Web 2.0’ın meyvelerini yemeğe hazırlanıyor.
Diğer sitelerden farkını 3 madde ile özetliyor:
1. Ziyaretçilerine yaratıcılık fırsatları veriyor ve yaratmaları için araçlar sunuyor.
2. İçerik yaratıcılarını ödüllendiriyor.
3. Ziyaretçilerini içeriklerinin yorumlandığı global bir topluluk ile tanıştırıyor.
İlk yaratıcılık fırsatı ise “Kendi özünü bir şişeye koyup dünya ile paylaşma fırsatın olsaydı hikayen ne olurdu?” sorusu ile geliyor. Amaç kendini 45”lik kısa bir film ile ifade etmek. Coca-Cola şişesinin içinden tabi. Hatırlarsanız marka bir süre önce 4 viral film sızdırmıştı, ufkumuz açılsın diye. En eğlenceli bulduğum Mr Happy and the Cloud icin buyrunuz:
,
Ha bir de fikrin yaratıcıları W&K’ye kredi vermeden geçmeyelim!
Ajans: W+K/Amsterdam
Kreatif Direktörler: Rick Condos / Hunter Hindman
Müşteri İlişkileri: Sarah Murray / Oscar Barron
Yapımcı: Cimen Ekici
Üst Düzey Kreatif Direktör: Al Moseley & John Norman
Üst Düzey Yapımcı: Tom Dunlap
Prodüksiyon Şirketi: Psyop
Yönetmen/Tasarımcı: Zoe Wishart
Üst Düzey Yapımcı: Justin Booth-Clibborn
Yapımcı: Mariya Shikher
3D Animasyon: Kevin Estey, Joshua Harvey, Joe Burrascano
Şarkı: Folder
Grup: Plastic Operator
Coca-Cola geçtiğimiz ay sitesinin relansmanını bir süredir kullandığı “The Coke Side of Life” (Coca-Cola tadında hayat) konsepti ile yaptı ve site için yeni pazarlama kurallarına uygun bir hedef koydu: İçeriğinin tüketiciler tarafından oluşturulması. Başarının, tüketici ile iletişime geçmekten öte işbirliği yapmaktan geçtiğini fark eden diğer markalar gibi, Coca-Cola da Web 2.0’ın meyvelerini yemeğe hazırlanıyor.
Diğer sitelerden farkını 3 madde ile özetliyor:
1. Ziyaretçilerine yaratıcılık fırsatları veriyor ve yaratmaları için araçlar sunuyor.
2. İçerik yaratıcılarını ödüllendiriyor.
3. Ziyaretçilerini içeriklerinin yorumlandığı global bir topluluk ile tanıştırıyor.
İlk yaratıcılık fırsatı ise “Kendi özünü bir şişeye koyup dünya ile paylaşma fırsatın olsaydı hikayen ne olurdu?” sorusu ile geliyor. Amaç kendini 45”lik kısa bir film ile ifade etmek. Coca-Cola şişesinin içinden tabi. Hatırlarsanız marka bir süre önce 4 viral film sızdırmıştı, ufkumuz açılsın diye. En eğlenceli bulduğum Mr Happy and the Cloud icin buyrunuz:
,
Ha bir de fikrin yaratıcıları W&K’ye kredi vermeden geçmeyelim!
Ajans: W+K/Amsterdam
Kreatif Direktörler: Rick Condos / Hunter Hindman
Müşteri İlişkileri: Sarah Murray / Oscar Barron
Yapımcı: Cimen Ekici
Üst Düzey Kreatif Direktör: Al Moseley & John Norman
Üst Düzey Yapımcı: Tom Dunlap
Prodüksiyon Şirketi: Psyop
Yönetmen/Tasarımcı: Zoe Wishart
Üst Düzey Yapımcı: Justin Booth-Clibborn
Yapımcı: Mariya Shikher
3D Animasyon: Kevin Estey, Joshua Harvey, Joe Burrascano
Şarkı: Folder
Grup: Plastic Operator